Sayfalar

3. GÜN

Sıcak, kokulu, küçük bir kahvaltı masası... Çayların dumanı tütecek. Esnemeler bu tabloya fon oluşturacak. Kıvırcık saçlı kadın annesiyle güzel bir sabah geçirmekte olacak. Aklında başka mevzular olmadan, kendini yaşadığı ana vererek doyuracak karnını.

Tozlu, büyük, dağınık bir çalışma masası... Açık kitabın hemen dibinde yumuşak saçlar ve düzenli nefes alışıyla uyuyan bir erkek... "Zrrrr..!" Oflaya puflaya başını ve tutulmuş boynunu hareket ettirecek. Çalan saati vurarak susturacak. "Yine mi ya... Of! Başım..." Kendini sandalyeyle birlikte odanın diğer ucuna sürükleyecek. Gözlüğünü komodinden alıp gözüne yerleştirdiğinde etrafı daha net görmeye başlayacak ve ilk olarak takvimi görecek. "Eyvah! Bugün!"

Güzel bir kahvaltının ardından sakin bir güne başlayacak kıvırcık saçlı kadın. Üstelik bugün biraz da özel bir gün zira bir arkadaşının doğum gününe davetli. Dışarı çıkıp hediye alması gerekecek. "Ne alsam?"

O gün, kahverengi saçlı kızıl sakallı erkeğin en yakın arkadaşının doğum günü. Hiç vakti yok. Akşama kadar vakti var. "Ne alsam?"

20.00
Hava kararmış, rüzgar esecek hafiften.
Kıvırcık saçlı kadının saçları uçuşacak.
Kahverengi saçlı erkeğin saçları uçuşacak.
Karamel rengi kapılı, ahşabın ısısını yaydığı güzel bir kafede kutlanacak bu doğumgünü. Bir grup insan olacak, fazla değil. Pek çoğu birbirini tanıyor, birkaç kişi haricinde. Onlardan biri açacak kapıyı, yeşil ceketini çıkaracak, ortada sırıtarak bekleyen erkeğe doğru yürüyüp sarılacak. "Mutlu yıllar!"
Karamel rengindeki kapı yarım saat sonra tekrar açılacak. Neredeyse yere kadar uzun, bol, rüzgarın esintisini içeri taşıyarak uçuşan bir palto geçecek kapıdan. Çıkaracak üstünü kadın, saçlarını sallayıp eliyle düzeltecek. Arkadaşına gidip sarılacak, öpüşecekler. "Doğum günün kutlu olsun!" Kafenin tuvaletindeki iyi göstermeyen aynada kızıl sakallarına dokunacak kemikli ve damarlı, ince bir el. Yüzünü sıvazlayacak. Suyu açıp yüzünü yıkayacak ardından. Başının ağrısını geçirmek için uğraşacak. Tekrar insanların yanına döndüğünde, en yakın dostu olan siyah saçlı esmer gencin yanına gidip, "Başım fena ağrıyor. Eve gitsem iyi olacak sanırım. Darılmazsın ya bana?" diyecek. "Oğlum ne demek, git tabii. Hay allah! İyi misin?" "Eh işte, dinleneyim iyi olurum herhalde." "Yarın konuşuruz." "Olur. Görüşürüz." Tanıdığı birkaç kişiye "İyi akşamlar!" diye seslenip, yorgun bir gülücükle onların feryatlarını karşılayacak. Durumu bir kez de onlara üşenerek açıklayıp, herkesi tek tek öpmekten vazgeçip kapıya yönelecek. Karşısına çıkan kahverengi sırta omzuyla değip, "Affedersiniz," diyecek. Kadın konuşmaya dalmış, ona bakmadan yol verecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder