Sayfalar

2. GÜN

Saat 16.00, yağmur indirecek. Yaz günlerinin gücünün son damlalarını harcayan güneşin çabaları sona erecek ve işte o toprak kokusu!

Kıvırcık saçlı kadın, beyaz koltuğundaki uyuşmuş bacaklarını sallandıracak. "Kaç saattir buradayım," diye düşünürken yabancı olduğu bir ses gelecek sağ kulağına. Yabancı değil, telefonunun zili. İstemeye istemeye koltuktan kalkıp, sarhoş adımlarla telefonu aramaya başlayacak. Sese doğru gidecek fakat onu yanıltan kulaklara sahip olduğunu düşünerek panikleyecek. "Eyvah, telefon kapanacak." Bir koşu taradığı evin mutfağında telefonu bulacak ve açacak. "Alo?" Sesi fazla ince çıkacak, gülecek. "Canım nerdesin, sinemaya gidelim diyorum, hı? Yeni bir film gelmiş." diyecek telefondaki dost ses. Kadın camdan dışarı bakacak, yağmuru görecek, hoşuna gidecek ve "Tamam," deyip, buluşmanın detaylarını konuşup telefonu kapatacak. "Ne diye 18.00 matinesine al biletleri dedim ki!" diyerek hayıflanacak ve yarım saat içinde hazırlanıp çıkması gerektiğinden telaşlanacak. Üstüne apar topar bir şeyler bulup, altına da bol, kareli pantolonunu geçirip aynanın karşısına dikilecek. Yarım saat için fazla gelecek bir özenle saçlarını düzeltip, yüzünü yıkayıp, dişlerini fırçalayıp, vanilya kokulu parfümünü sıkıp, en sevdiği kolyesini takıp, geri çekilerek kendine bakıp kolyeyi çıkartıp, sonra tekrar takıp son bir bakış atarak kapıya yönelecek. "Şemsiye? Tamam. Telefon? Tamam. Cüzdan? Tamam. İçinde para? Evet, var. Anahtar? Tamam."

Yarı kalabalık caddede iki saattir dolanan 3 arkadaş, birden yağmaya başlayan ve şiddetlenen yağmurdan kaçmaya çalışıp, kaçamayıp, son çare olarak yakındaki sinemaya girecekler. "Amma da ıslandık." "Ne vardı sanki şemsiye alsaydım..." "Ee ne yapacağız burada böyle dinmesini mi bekleyeceğiz?" "Ne yapalım peki, sen söyle?" "Şansımıza güzel bir film varmış, bak! Hem de birazdan başlayacak. Girelim mi beyler?" "Harika olur derim!" "Oğlum, ilk kez bir filme gerçekten tam zamanında girebileceğiz!" Gülecekler. Birer bilet alıp, içeriye geçip, oturacaklar.

Kıvırcık saçlı kadın, sarışın arkadaşıyla sokağın köşesinde buluşacak. Arkadaşının saçları yağmurla büsbütün dalgalanmış. Kaşları dahi ıslak. "Merhaba." Öpüşecekler. "Yetişemeyeceğim diye çok korktum yahu. Otobüs de aksi gibi gelemedi bir türlü!"
Birlikte camlı kapıyı ittirip, şemsiyelerini silkeleyerek duvardaki afişlere göz gezdirecekler. "Bak, benim dediğim şu işte." "Biliyorum, haydi girelim."
"A salonunda, değil mi?" "Bilete bak." "Tamam, A'da."

B salonunda, 13. sırada üç gölge fısıldaşacak. "Yeni çıkan filme mi gitseydik yoksa, çok duydum methini." "Baştan söyleseydin oğlum." "Ne fark eder yahu, bir daha da ona gideriz," diyecek biri. Hala nemli çilli yüzüyle, habersizce.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder